Friday, February 29, 2008

İNGİLİZCE KONUŞMAKLA, ATEŞTE YÜRÜMEK ARASINDAKİ BENZERLİK NEDİR? (57)


Bir zamanlar, üniversitede çalışırken Mehmet BORO adlı bir eğitimcinin okulumuzda bir seminer verip, ardından da ateşte yürüyeceğini duymuştum. Ben de bu seminere katıldım. Gitmemin sebebi, Mehmet Beyin ateşte yanmaksızın yürüyebilmesinden çok, bunu başkalarına öğretebiliyor olmasıydı.

Gerçekten de Mehmet BORO’nun kor hâlindeki ateşin üzerinde yürüdüğünü gördüm. Bu beyefendi, ateşin ötesinde bir kendinize veya başkalarına yararlar getirecek olan bir hedefi hayal edip, o hedefe ulaşmak için yürüdüğünü, bu sebepten dolayı ateşin onu yakmadığını ve bunu herkesin yapabileceğini söyledi. Şunu da sözlerine ekledi: “Gösteri yapmak için ateşte yürüdüğüm birkaç seferde ayaklarım yandı. Ama ateşin ötesinde bir hedef düşünerek, ona ulaşmak üzere ateşte yürüdüğümde ayaklarım yanmıyor” dedi.

Karateciler de aynı ilkeyle vuruş yaparlar. Çoğumuzun sandığının aksine, karatecilerin odaklandıkları şey, darbeyi indirdikleri cisim değil, onun ötesinde var olduğunu hayal ettikleri şeydir. Bir karateci, kırmak istediği tahtaya odaklandığı takdirde eli kırılabilir. Dolayısıyla karateciler, vurdukları şeye değil, onun ötesindeki bir şeye odaklanırlar ve o hayalî şeye vurmaya çalışırken, hayalleriyle kendileri arasındaki tahtayı da kırmış olurlar.

Aslında bu ilkeler, hayatın her yanında geçerlidir. Söz gelimi benim üniversiteyi kazanmam da böyle oldu. Üniversiteyi kazandıktan sonra, okuldaki sürecin de bir değer olduğunun farkına varmıştım. Yine de, sınav öncesinde, benim için üniversite sınavının ve üniversite hayatının ötesinde bir hedef vardı. O da eğitimci olmak ve başkalarının hayatlarında iz bırakabilmekti. Yoksa, (özellikle o yaşlarda) benim dünyamla veya değerlerimle herhangi bir ilişkisi olmayan ve beni nereye götüreceğini göremediğim herhangi bir çalışma sistemine sadık kalmak, benim için hem zor, hem de anlamsızdı.

Peki bütün bunların İngilizce konuşmakla, yazmakla veya anlamakla ilgisi nedir? Açıklayayım:

Çoğu kişi net bir hedefleri olmadan, sadece İngilizce konuşmak, yazmak veya dinlediğini anlamayı arzu ediyorlar. Başka bir deyişle, hedefsiz bir şekilde “ateşte yürümek” istiyorlar. Neden İngilizce konuşmak istediklerini sorduğunuzda, sözgelimi: “Tam olarak bilmiyorum ama İngilizce öğrenmem lazım sanırım” gibi cevaplar alıyorum.

Bu tür ifadelerin “ateşte yürümem lazım ama neden yürümem gerektiğini bilmiyorum” gibi bir ifadeden herhangi bir farkı yoktur. İngilizce, insanı ateş gibi yakar mı? Elbette hayır. Ama net bir hayaliniz olmazsa, bu dilin kendisine özgü farkları, grameri, düzensiz fiilleri ve bunlara benzer şeyler gözünüzde büyür ve süreç ateşte yürümekten farksız bir hâle gelir. Çünkü beyniniz ve kalbiniz, sizin hangi amaca hizmet ettiğinizi bilmediklerinden dolayı, size yardım da edemezler.

Peki: “İngilizce öğreniyorum, çünkü global bir dil” ifadesi net bir hayali içermekte midir? Ne yazık ki hayır! Net bir hayaliniz olması demek, zihninizde, İngilizce öğrenmek konusunda oldukça açık ve yine oldukça kişisel bir filmin oynaması demektir. Sözgelimi: “İngilizce konuşmak istiyorum, çünkü bir gün, konusu Türkiye olan İngilizce bir seminer vermek istiyorum” demeniz ve bu filmi zihninizde görmeniz gerekir. Yine, “İngilizce okuyabilmek ve anlayabilmek istiyorum, çünkü İngilizce kitaplar okuyup, kendimi geliştirmek istiyorum” gibi ifadeler net bir hayali anlatırlar.

Zihninizde net bir film oynadığında, beyniniz ve kalbiniz de size yardımcı olurlar. Ayrıca İngilizce’nin zorlukları veya İngilizce ile ilgisi olmayan ama öğrenme sürecinizi etkileyen diğer güçlükler, sizi “ateş” gibi yakmazlar. Aksine sizi hayalinize götüren bir yolu önünüze sererler.

75 yaşındaki bir bayanın Fransızcayı nasıl öğrendiğiyle ilgili bir yazı okumuştum. Bu bayanın ortaya koyduğu başarının sırrı, Paris’i görme arzusuydu. Sadece Fransızca öğrenmek için değil, bir gün Paris’e gitmek ve orada rastladığı kişilerle iletişim kurmak için Fransızca öğrenmişti.

Bunları anlattığım öğrencilerimden birisi, bana daha sonra yaşadığı ilginç bir olayı anlattı. Önceleri konuşmaktan çekinen bu öğrencim, turistlerle karşılaşmış ve onların bir konuda bilgiye ihtiyaçları olduğunu anlamış. Turistlerin bilgi istedikleri konunun, öğrencimin de ilgilendiği bir alan olmasından dolayı, öğrencim hemen konuşmaya başlamış. İngilizce konuşmak için değil, iletişim kurmak ve turistlere yardımcı olma amacıyla konuştuğu için aslında İngilizceyi kullandığının farkında bile olmamış ve oldukça da rahat bir şekilde İngilizce konuşmuş kurmuş.

Bir başka öğrencim de İngilizce konuşmak konusunda bir türlü harekete geçemiyordu. Onunla konuştuğumda, aslında yabancılarla paylaşmayı düşündüğü bir konu olmadığını anladım ve bu düşüncemi ona ilettiğimde, o da bana hak verdi. Paylaşmak istediği bir şey olmayınca, İngilizce konuşmak insana, daha doğrusu insanın beynine ve kalbine anlamsız gelmektedir. Daha önce de belirttiğim gibi, beyin ve kalp, net olmayan hedefler konusunda bize pek yardımcı olamazlar.

Dolayısıyla İngilizce konuşmayı değil, İngilizceyi kullanarak iletişim kurup, bir hayalinize ulaşmayı hedefleyin. Aksi hâlde, sizi gerçekten zor bir sürecin beklediğini söyleyebilirim.

Ne demişler: “Hayalsiz çalışmak, narkozsuz diş çektirmeye benzer.”

-----------------
-------------------------

SAVAŞ ŞENEL KİTAPLARI

AZ ACILI VE KALICI İNGİLİZCE-YABANCI DİL ÖĞRENMEK İÇİN PÜF NOKTALARI

Kitabın Tanıtım Videosu
Kitabın Tanıtım Yazısı
Kitabın Facebook sayfası
Kitabı buradan satın alabilirsiniz: Kitapyurdu.com



(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

ÇAY SAATİ İÇİN HAFİF YAZILAR


(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)





(Kitabı İmzalı Edinmek İsterseniz Bize Yazınız: savassenel@gmail.com)

-------------------

1 comment:

  1. Anonymous4:36 AM

    merhaba..

    sitemin içeriği için yardımızı bekliyorum...

    http://www.ingilizcedilokulu.com/

    ReplyDelete